NE ÇARE (Salih Baba)
Hakikat şehrinde bir güzel gördüm
Bir göreni göremedim ne çare
Sevdayı aşkından yanıp kül oldum
Bir bilen yok soramadım ne çare
Bir zaman bekledim Leyla dağını
Bir zaman bekledim gül budağını
Bir zaman bekledim yar otağını
Vasılı yar olamadım ne çare
Andelibin işi ahu zar olur
O nasıl güldür ki tezce har olur
Bir gönül kul olur gah hünkar olur
Ben bu sırra eremedim ne çare
Bir gülün ki harı vardır yar demem
Kansız didelere ahu zar demem
Yüzünü görmeden yarim var demem
Ben bu yari bulamadım ne çare
Niceleri yar der gönlü binada
Niceleri yar der gönlü zinada
Nicesinin gönlü bey'ü şirada
Bu yar kimdir bilemedim ne çare
Duydum ki yarimin yeri Kaf imiş
Dillerde söylenen kuru laf imiş
Aslını sorarsan nun u kaf imiş
Pâyine yüz süremedim ne çare
Medeed Pir-i Sanii bir gör halimi
Bu salihe çok ettiler zulumü
Aç vuslat perdesin göster yüzünü
Çok ağladım gülemedim ne çare
Salih Baba ile ilgili bir bant tiyatrosu için, aşağıdaki bağlantıdaki "Piri Sami" adlı oyunu dinleyebilirsiniz.
Bant Tiyatroları
"Nakşi tarikatı Halidi kolundan zulcenaheyn şeyh Sami-il Erzincani hazretlerinin müridlerinden olan Salih Baba'nın tarikata intisabının ve şiir söylemeye başlamasının ilgi çekici bir menkıbesi nakledilir:
Piri Sami (Sami-il Erzincani) hazretlerinin, Salih baba ile adaş Muezzin Salih (veya bir gözü kör olduğu için Kör Salih) diye anılan bir müridi vardı. Bu zat, ara sıra demkeşlik yapar, Ermeni meyhanelerinde içki içer, dergaha dönüşünde de şeyhine görünmemek için köşe bucağa gizlenirdi. Böyle bir içki aleminin sonunda, geldiği dergahın sohbethanesine girmeyip mahçup ve ezik bir halde sofadan:
"Kuleden, kuleden, sesin aldım kuleden,
O senin kaşın gözün beni sana kul eden"
beyitlerini okuyunca Piri Sami hazretleri:
- Gel Salih, senin her ayıbın hünerdir, diye buyurmuş ve bu hitab üzerine iç aleminde bir değişiklik olmuş ve bundan sonra asla içmemiştir.
Nota ve musiki usullerine vakıf olarak tesirli bir sesle sohbet zeminine göre beyit soyleyen bu Muezzin Salih ile çekingen, ummi, içine kapalı bir çilingir ustası olan Salih (Salih Baba), aynı mahalle sakini olarak birbirlerine hal hatır sorar, arkadaşlık ederlerdi. O sıralarda Salih usta, şeriatsız hallere saptığından battal olmuş bir tarikata mensuptu ve tarikatın hali sebebiyle de oradan manen gıdalanamıyordu. İki Salih, bir gün aralarında konuşurlarken, Muezzin Salih, Salih ustaya:
- Bir gün sen bizim şeyhin sohbetine gel, bir gün ben de senin şeyhinin sohbetine geleyim, hangisinin sohbetinden lezzet alır, içimizde ısınma olursa ikimiz de o şeyhin tarikatına girelim, teklifinde bulunur.
Bunun uzerine Salih usta Kırıtlıoglu dergahında (Piri Sami hazretlerinin dergahı) bir gün sohbet dinlemiş. İkinci gün kendi şeyhinin sohbetinde bulunacakları yerde yeniden Piri Sami hazretlerinin sohbetinde bulunmuşlar. Asıl maya ve cevheri şeriata baglılık olan halis tarikatın yüksek nimet ve tasarrufunu taşıyan bu ulu şeyhin tuzağına gönüllü olarak yakalanan Salih usta da boylece bir daha eski tarikatına dönmemiş, zahirde bağ gibi görünen çürük alakasından ayrılıp kopmaz ve eskimez bağlarla yeni şeyhine bağlanmıştır.
Bu şekilde Kırıtlıoglu dergahına intisap eden Salih usta sesiz, mahcup ve bilgisiz bir kimse olarak sohbethanenin arka tarafinda köşe bucak gizlenir, kimse ile temas etmeye çekinir bir vaziyette, kendi halinde oturur, gölge misali gelir ve giderdi.
Salih usta için biteviye hareketsiz gecen günlerin birinde, Yunus Emre, Niyazi Mısri ve Kuddusi Baba gibi büyüklerin hikmetli şiirlerinden beyit ve kitaların okunmakta oldugu sohbethanedeki muritlerin bir kısmı:
- Bizim kolun büyüklerinde de şair olsaydı da, onların şiirlerini okusaydık, deyince, Piri Sami hazretleri:
- Bu bir himmet işidir, şiiri bizim Salih bile soyler, diyerek eliyle arka tarafında sinmiş olan Salih'e işaret edince, Salih o anda varidat ile dolarak irticalen şiir söylemeye başlamış ve yine o anda "fena"ya kavuşmuştur. Piri Sami hazretleri, kendisine:
- "Yeter Salih", deyinceye kadar şiir soylemeye devam eden Salih Baba, bu emirden sonra da başladığı gibi, kesilmiştir. İşte elimizdeki "Rabıta-i Nakşi Hayali" isimli divan bu feyiz anlarının mahsuludur."
Kaynak: islamvetasavvuf.org