PHRASAL VERBS / DEYİMLER ve TÜRKÇE ANLAMLARI
beats me: beni aşar!, hiç fikrim yok!
ring a bell: bir şey hatırlatmak
work out: çözmek, halletmek
roll in: ortaya çıkmak, yığınla gelmek
grease monkey: araba tamircisi
under the weather: keyifsiz, hasta
make off: kaçmak, uzaklaşmak
set out: kalkışmak, yola çıkmak
carry out: uygulamak, gerçekleştirmek
cope with: ile ilgilenmek; üstesinden gelmek
jet lag: uçak yolculuğu sonrası sersemlik
chin up: korkma, metin ol
knock over: devirmek, yıkmak, çarpmak
blind date: tanımadan buluşulan kimse
run down: ezmek, çarparak batırmak
as though: sanki, güya, sözde
drop out: bırakmak, ayrılmak
push down: bastırmak
by and large: genellikle, genel olarak
roller coaster: lunapark treni
in no time: zaman kaybetmeden, hemen, derhal
stem from: -den meydana gelmek
do up: düğmeleme, bağlamak
call in: uğramak, ziyaret etmek
call out: yüksek sesle çağırmak (birşey söylemek)
call off: iptal etmek
hold on: (hatta) kalmak, ayrılmamak
by far: ziyadesiyle
to be bound to start: başlayacağı kesin olmak
point blank: burnunun dibinden, yakından, aşikar
take over: devralmak, üstlenmek, yönetimini almak
no longer: artık, hiç
cheer up: neşelenmek
burn down: yanıp kül olmak
later on: daha sonra
look over: gözden geçirmek
get rid of: -den kurtarmak, kurtulmak
to be upset: morali bozuk olmak
lay down: kanun koymak
turn down: reddetmek, geri çevirmek; sesi kısmak
flat out: azami hızla; açıkça
bear witness: şahitlik etmek
make do: idare etmek, yetinmek
cut off: kesmek, kesip koparmak
seeing that: madem ki, için, -e göre
in the event that: takdirde
rustle up: çabucak hazırlamak
lap up: çabucak içmek
brain teaser: zeka oyunları
down the road: yol boyunca
bog down: batağa batmak, çikmaza girmek
track and field: atletizm
add up: toplamak; anlamına gelmek, makul olmak
so as to: -mek için, -cek biçimde
bring up: yetiştirmek, büyütmek; bahsetmek
take down: not etmek, yazmak; sökmek
talk over: tartışmak, görüşmek, müzakere etmek
wait on: servis yapmak, hizmet etmek
get away with: bir işten sıyrılmak, kurtulmak, atlatmak
look down on: hor görmek, küçümsemek
look in on: birini ziyaret etmek
look up to: saygı göstermek, hayran olmak
put up with: hoşgörmek; tahammül etmek, dayanmak, katlanmak
walk out on: terk etmek, başından atmak
say for sure: kesin söylemek
death toll: ölü sayısı
take off: havalanmak